Pakistan’ın Suriye Konusundaki Sessizliği

Sercan Doğan, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
Pakistan, kuruluşundan bu yana Ortadoğu’ya dönük, Ortadoğu’daki gelişmelerden etkilenen ve hatta bizzat bu gelişmelerin içinde bulunan bir devlet olmuştur. Bunun önemli bir sebebi Pakistan’ın İslam kimliğini vurgulayarak, İngiltere’nin Hindistan sömürgesinden ayrılması olmuştur. Elbette bu kimlik algısının zemininde sayı ve güç bakımından daha üstün olan Hindistan’dan algılanan tehdidin etkili olduğu ifade edilebilir. Dolayısıyla Pakistan, kültürel aidiyet esasında Güney Asyalı olmasına rağmen, İslam vurgusundan ötürü Ortadoğu’ya yakın bir devlet olagelmiştir. 
  2011 yılının başından bu yana Ortadoğu’da vuku bulan gelişmeler Pakistan açısından da kaygı verici bir süreç yaratmıştır. Ortadoğu’da kitleleri ayaklanmaya teşvik eden sosyo-ekonomik koşullar Pakistan’da da mevcuttur. Sayıca büyük ve işsiz bir genç nüfus, olumsuz ekonomik durum, etnik ve mezhepsel husumetler ve siyasi temsil ve yönetime katılım konusunda yaşanan sıkıntılar Pakistan’da rejim protestoları için önemli bir zemin oluşturmaktadır. Ancak, Ortadoğu’da görülen ölçüde protestolar Pakistan’da yaşanmamıştır. Bu durum genellikle, Pakistan’ın 2008’de, Müşerref diktatörlüğünün devrilmesinden sonra kör topal da olsa işleyen bir parlamenter sistemin mevcudiyetine bağlanmaktadır. 
  Ortadoğu’daki isyanları kapsayan süreçte yaşanan diplomatik hareketlilik içerisinde Pakistan’ın aktif bir konum aldığını iddia etmek yerinde bir tespit olmayacaktır. İç siyasi ve sosyo-ekonomik sorunlarına boğulmuş olan Pakistan, bu konuda yakından ilgili ve aktif davranmayı tercih etmemiş olabilir. Ancak Bahreyn’de yaşanan rejim protestoları ve sonrasındaki süreç itibariyle Pakistan kendisini, Basra Körfezi’nin ısınan sularında bulmuştur. Bahreyn devletinin Pakistan ordusundan emekli askeri personelleri kendi ordusunda istihdam etmesi İran’ın tepkisini çekmiş ve İran bu konuda Pakistan’a ciddi çekincelerini iletmiştir. [1]
  Öte yandan, son zamanlarda gündemin üst basamaklarında kendine yer edinen Suriye konusunda Pakistan’daki resmi kaynakları tarafından henüz bir açıklama yapılmamıştır. Pakistan en son Nisan 2011’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin olağanüstü toplantısında Suriye’ye karşı alınan kınama kararında hayır oyu veren 9 ülke arasında olmuştur.[2] Bu ret oyunun ardından Pakistan’ın BM nezdindeki temsilcisi Zamir Akram, Pakistan’ın bu tür uygulamaları ters tepebilecek bir yaklaşım olarak değerlendirdiğini aktarmıştır. Bu açıklamadan sonra Pakistan hükümeti Suriye konusunda bir sessizliğe bürünmüştür. Hatta Pakistan Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün bu konudaki sorulara cevap vermekten kaçındığı bildirilmektedir.[3] Buna rağmen Pakistan Suriye’deki gelişmelere karşı tam olarak tepkisiz kalmamıştır. Ülkenin önde gelen katı İslamcı partilerinden Cemaati İslami, 19 Mayıs 2011’de yaptığı açıklamada Suriye rejimini sert bir şekilde kınamış ve sivillere yönelik güç kullanımını eleştirmiştir. Pakistan’daki İslamcı partilerin geleneksel olarak Arap dünyasındaki krallıklara ve otoriter rejimlere olumlu bir şekilde yaklaştıkları ifade edilmektedir.[4] Ancak, Suriye muhalefeti arasında Müslüman Kardeşlerin de bulunması, Cemaati İslami’nin Suriye muhalefetiyle organik bir bağı bulunmasa bile, muhalefetin önemli bir kesimiyle ideolojik dayanışma içerisinde olduğunu göstermektedir. Pakistan açısından göz önünde bulundurulması gereken bir başka husus ABD ve Batı karşıtlığıdır. Üsame bin Ladin’e yönelik, Pakistan topraklarında düzenlenen ABD operasyonu Pakistan’da anti-Amerikancılığı çok üst noktalara taşımıştır. Bu husus aynı zamanda Pakistan’da kamuoyunun Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendirme tarzını etkileyecek bir faktördür. Libya’daki uluslararası müdahale ve bunun çeşitli ülke kamuoylarında yarattığı etki dikkate alınırsa, Pakistan’da çeşitli grupların ve düşünce akımlarının Suriye’deki gelişmelerin arkasında “Batı parmağı” aramasına yol açabilecektir. Bu tür yaklaşımlar, Pakistan devlet otoritelerinin de, Batı ile kötüleşen ilişkiler bağlamında, kaygı verici sonuçlar çıkarabilmesini beraberinde getirecektir. 
  Pakistan’ın Ortadoğu’da geliştirdiği ittifak ilişkileri bakımından Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine daha yakındır. Ancak, bu devletlerin Suriye’den elçilerini çektiği bir ortamda, Pakistan’ın tepkisiz kalışı dikkatleri çekmektedir. Aynı zamanda Pakistan, İran ile komşuluk ilişkileri yürütmektedir. İran ve diğer Ortadoğu devletleri arasında yaşanan kutuplaşmanın Suriye bağlamında kristalleştiği bu ortamda Pakistan’ın sessiz tavrı bir denge arayışı olarak yorumlanabilir. Zira Pakistan’ın Bahreyn’de olduğu gibi Körfez’de çatışan odakların arasında kalmaktan ve/veya taraf seçmek zorunda bırakılmaktan kaçınması gayet öngörülebilir bir davranıştır. İç sorunlarının ve Batı ile sıkıntılı ilişkilerin bunalttığı bir ortamda Pakistan Ortadoğu’da aktif bir politika izlemektense ilişkilerinin düzeyini koruyarak “bekle-gör” tavrını benimsiyor olabilir. İç sorunlarını hafifletmesi ve Ortadoğu’daki durumun görece bir netlik kazanması halinde Pakistan’ın Ortadoğu politikasını bugünkü düzeye nispetle daha etkin bir şekilde yürütmesi beklenebilir.
-------------------------------------------
  [1] “Iran warns Pakistan on mercs in Bahrain”, 16 Nisan 2011,  http://www.presstv.ir/detail/175074.html  [2] “UN Human Rights Council Condemns Syrian Government, Calls for Investigation into
Violence”, 29 Nisan 2011,  http://blogs.abcnews.com/politicalpunch/2011/04/un-human-rights-
council-condemns-syrian-government-calls-for-investigation-into-violence.html [3] “Rights violations: Pakistan maintains discreet silence over Syria protest”, 9 Ağustos 2011,  http://tribune.com.pk/story/227176/rights-violations-pakistan-maintains-
discreet-silence-over-syria-protest/ [4] “Pakistan Islamic party criticises Syria for human right abuses”, 19 Mayıs 2011,  http://www.monstersandcritics.com/news/southasia/news/
article_1640186.php/Pakistan-Islamic-party-criticises-Syria-for-human-right-abuses