Taliban ile Mücadele’de Pakistan

Sercan Doğan, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
5 Mayıs Pazartesi günü İslamabad’daki Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı binasına düzenlenen intihar saldırısını Pakistan Talibanı (Tehrik-i Taliban Pakistan) üstlendi. Afganistan sınırındaki daha çok aşiretlerin yaşadığı dağlık bölgelerde önemli varlık gösteren Taliban’a karşı Pakistan Nisan 2009’da önemli bir operasyon başlatmıştı. Bu bölgelerden Swat vadisi ve Güney Veziristan’da yoğun olarak sürdürülen askeri operasyonlara CIA insansız hava araçları ile yürüttüğü suikastlar yoluyla destek vermekteydi. İslamabad’daki saldırıdan sonra Pakistan İçişleri Bakanı’nın tepkisi olayı “yaralı bir hayvanın, beli kırıldıktan sonraki çırpınışları” olarak nitelemek olmuştur. Bu bağlamda, hemen hemen 6 aydır süren askeri operasyonlar ve Pakistan’daki Taliban hareketinin genel seyri bakımından bu saldırıları analiz etmek ve sonrasına dair tahminlerde bulunmak gerekmektedir.   El-Cezire’nin ilettiği bir habere göre Pakistan ordusu BM binasına düzenlenen saldırılara karşılık olarak 6 Ekim Salı günü Güney Veziristan’daki Taliban militanlarına hava operasyonları düzenledi. Taliban’a karşı mücadelede askeri operasyon seçeneğini kullanan Pakistan hükümetinin bu çabalarının karşılığını ne ölçüde alacağını söylemek için henüz erken. Ancak Pakistan’da terörle mücadele girişimlerinin büyük ölçüde iç siyasi hesaplar ve Hindistan’dan algılanan güvenlik tehdidine göre şekillendiğini söyleyebiliriz. Pakistan devleti 1980’lerde Afgan cihadını ve Taliban’ı desteklemiş ve Keşmir’de Hindistan’a karşı örtülü savaşını Leşker el-Tayyibe, Ceyş-i Muhammed gibi örgütler üzerinden sürdürmüştü. Bu bağlamda 2008’de göreve başlayan sivil hükümetin tutarlı ve kararlı bir terörle mücadele politikası izlemesini zorlaştıran en büyük etken Pakistan ordusu ve istihbarat örgütü (ISI: Inter Services Intelligence Directorate) içerisinde bu tür gruplara hala çeşitli siyasi hesaplar dolayısıyla destek veren kesimlerdir. Pakistan’ın 11 Eylül’den beri ABD’nin terörle mücadelede müttefiki olmasına rağmen bu konuda zayıf bir performans sergilemesi bu durumu ortaya koymaktadır. Öte yandan 5 Eylül’deki saldırıdan sonra karşılık olarak hava operasyonu gibi bir seçeneğin uygulamaya konulması da terörle mücadele konusunda Pakistan’ın yetersizliğini göstermektedir. Etkinliği tartışılabilecek bu hava operasyonlarının yol açabileceği sivil kayıplar hükümetin terörle mücadele politikasının halkla ilişkiler ve kamu diplomasisi ayağını sıkıntıya sokmaktadır. Yıllardır Hindistan ile muhtemel bir konvansiyonel çatışmaya göre şekillendirilmiş Pakistan ordusunun Taliban ile mevcut asimetrik mücadelesinde ne ölçüde başarılı olacağı belirsizdir. Zira konvansiyonel ordu kuvvetleri ile icra edilen bu tür operasyonlar tank ile fare avlamaya benzemektedir.   Pakistan Taliban’ı aşiret militanlarının bir araya geldiği gevşek bir konfederasyon türü bir örgüttür. Aralık 2007’de çeşitli grupların bir ‘şura’ sonucu bir araya gelmeleriyle oluşmuştur. Elbette bu tarihten önce de bu tür gruplanmalar mevcuttu; ancak Aralık 2007’de ulaştıkları örgütlülük düzeyi bu tarihten sonra çok daha ciddi bir etkinliğe erişmelerini sağlamıştır. Bunun yanı sıra Pakistan Talibanı’nın el-Kaide ile irtibatı da vardır. El-Kaide’nin çekirdek kadrosu, Üsame bin Ladin ve Eymen el-Zevahiri çevresinin Afganistan-Pakistan sınırında ve Pakistan’ın aşiret bölgelerinde bulunduğu tahmin edilmektedir. Pazartesi günü gerçekleşen bombalı saldırıda el-Kaide’nin de parmağı bulunduğu yorumları yapılmaktadır. Emekli bir Pakistanlı yetkili el-Kaide’nin bu tür saldırılar düzenleyerek Taliban’a yeniden organize olması için zaman kazandırmaya çalışıyor olabileceğini ifade etmiştir. Böylesine bir durum ise dağlık bölgelerdeki ayaklanmanın şehirlere ve Pakistan’ın merkezi olan Pencap bölgesine şehirlerde gerçekleştirilecek terörist saldırılar yoluyla yayılması anlamına gelebilir.    Pakistan hükümetinin Taliban ile mücadelesi altı ayda bitecek bir seferden ibaret görülmemelidir. Özellikle de askeri operasyonların ve insansız hava araçlarıyla düzenlenen suikastların işe yaradığı kadar da sivil halkta rahatsızlık uyandırabileceği göz önüne alındığında Taliban ile mücadelede daha incelikli yaklaşımlar gerekmektedir. Bu tür yaklaşımlar elbette Pakistan’daki iç siyasi dengelerin oturması ve politika oluşturma süreçlerinin düzgün ilerlemesiyle geliştirilebilir.