Uluslararası Konferanslar Afganistan’a Barış Getirecek mi?

Sercan Doğan, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
Türkiye 2 Kasım 2011 tarihinde “Afganistan için İstanbul Konferansı"na ev sahipliği yapacaktır. On yıldır süregelen Afganistan sorunu ile ilgili bölgesel ve/veya uluslararası konferansların ne ilki ne de sonuncusu olacak bu konferansın açılışı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Afganistan Cumhurbaşkanı Hamit Karzai tarafından yapılacaktır. Bilindiği gibi, bu konferans Afganistan Uluslararası Temas Grubu çerçevesindeki Bölgesel İşbirliği Çalışma Grubu’nun Haziran 2011’deki toplantısında kararlaştırılmıştı. 2011 yılı aynı zamanda Afganistan’daki uluslararası operasyonun onuncu yılı olduğundan ötürü Almanya’da 2001’de yapılan Bonn Konferansı’nın devamı niteliğinde ikinci bir Bonn Konferansı toplanacaktır. Aralık 2011’de Bonn’da Afganistan öncülüğünde toplanacak bu konferansa geniş bir uluslararası katılım hedeflenmektedir.
 
Son yıllarda Afganistan sorunu ile ilgili olarak bir konferans yoğunluğu gözlemlenmektedir. 2001 öncesinde uluslararası ilgiden yoksun kalmış olan bu ülkedeki sorunlar 11 Eylül saldırıları ile bağlantılı olarak gündeme yerleşmiştir. 21. Yüzyılın ilk on yılında Ortadoğu ve Güney Asya politikaları bağlamında Afganistan ve Irak en önemli başlıklar olagelmiştir. Bu süreçte Irak’taki durumun ABD açısından kötüleşmesi dolayısıyla Afganistan sorununun daha alt bir öncelik sırasına düştüğü de tespit edilmiştir. 2009’a gelindiğinde Afganistan’daki istikrarın sağlanamamış olması, mevcut hükümet yapısının yetersizliği ve ülkedeki iç savaş durumu ABD’yi sorunla ilgili geniş bir bakış açısı benimsemeye mecbur bırakmıştır. Bu anlamda ABD, Afganistan sorununu bir bölge sorunu olarak tekrar kodlamış ve sorunla ilgili olarak bölgesel inisiyatiflerin teşvik edilmesi gerekliliğini, Aralık 2009’da Başkan Obama’nın Afganistan stratejisinde ilan etmiştir.
 
Afganistan’daki mevcut uluslararası koalisyonun mensupları, Afganistan ile sınırdaş ülkeler, Ortadoğu ve Güney Asya’daki önemli bölgesel devletler ve Avrasya’daki büyük güçler gerek çeşitli organlar kanalıyla gerekse de bu tür kanallara gerek duymaksızın Afganistan konusunda sık sık bir araya gelmektedirler. 2011 sonuna gelindiğinde bu hususun neredeyse bir rutin haline geldiğini söylemek yerinde bir tespit olacaktır. Her konferans öncesinde aynı temenni ve niyetler dile getirilmekte, aynı şekilde her konferans sonrasında da artık gayet tanıdık gelen mesajlar uluslararası kamuoyuna iletilmektedir. Uyuşmazlıkların çözümü açısından uluslararası ve bölgesel girişimlerin önemini yadsımak elbette yanlış olacaktır; ancak Afganistan ile ilgili bu konferans yoğunluğunun, ülke içerisindeki çatışma ortamının iyileştirilmesine ne kadar katkıda bulunduğunu herhangi bir şekilde ölçmek mümkün görünmemektedir. Muhakkak ki kısa ve orta vadede somut iyileşmeler beklemek de yerinde olmayacaktır; ancak bu durum bazı somut adımların atılamayacağı anlamına da gelmemektedir.
 
Afganistan’daki çatışmanın durdurulması ve barışa yönelik adımların atılabilmesi için geniş katılımlı toplantılardan ziyade düşük katılımlı, amaca yönelik, sürekli ve düzenli girişimlerin varlığının daha faydalı olduğu göze çarpmaktadır. Bu hususta Türkiye’nin 2007’den bu yana Afganistan ve Pakistan ile sürdürdüğü Üçlü Zirve Süreci önemli örnekler sunmaktadır. 1 Kasım 2011 tarihinde Türkiye, Pakistan ve Afganistan Cumhurbaşkanlarının bir araya gelmesi suretiyle altıncısı yapılacak olan bu zirve sürecinde üç ülkenin üst düzey askeri yetkilileri, İçişleri Bakanları, istihbarat başkanları ve ticaret odaları başkanları da birer toplantı yapacaklardır. Ayrıca Üçlü Zirve sonucunda ortak tatbikat ve kurs icrası ile güvenlik alanında eğitim işbirliğine dair iki protokol imzalanmasının öngörüldüğü açıklanmıştır.[1] Üçlü zirve süreci ile ilgili olarak ilk başta gözlemlenebilecek husus dört yıldır istikrarlı bir şekilde sürdürülüyor olmasıdır. İkincisi, bu zirvelerde üç ülke arasındaki işbirliği süreci derinleştirilerek zamanla ekonomi, kalkınma, güvenlik ve eğitim gibi alanları içeren çok boyutlu bir nitelik kazanmıştır. Son olarak ise Türkiye’nin bu iki ülke arasındaki iletişim kanalını açık ve sağlam tutma gayretleri, iki ülke ilişkilerinin gerginlik ve örtülü mücadelelerle örülü tarihinde bir işbirliği sayfası açmıştır.
 
Afganistan’daki çatışma ortamının yaklaşık otuzuncu yılı ve uluslararası operasyonun onuncu yılı dolarken artık sonu gelmez uluslararası konferansların daha somut sonuçlar doğurması gerekliliği net bir şekilde görülmektedir. Bu bakımdan hem Afganistan’ın içerisindeki siyasi dengelerin hesaba katıldığı hem de Afganistan’ı bölgesel bir perspektiften ele alan yaklaşımların işaret ettiği doğrultuda adımlar atılmalıdır. Bu hususta ise öncelikle bölge devletlerine ve bölgede müspet bir rol oynama gayretinde bulunan Türkiye’ye önemli roller düşmektedir.
 
 
 
[1] “Türkiye - Afganistan - Pakistan Altıncı Üçlü Zirvesi Hk”, http://www.mfa.gov.tr/no_-244_-30-ekim-2011_-turkiye---afganistan---pakistan-altinci-uclu-zirvesi-hk_.tr.mfa