Yaptırım Kararları ve İran'ın İzolasyonu Etkisizleştirme Çabaları

Sercan Doğan, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
İran nükleer krizi 2002’den beri Ortadoğu’nun ve dünyanın gündemini meşgul etmektedir. Önümüzdeki dönemde gündemin ön sıralarında yer almaya devam edecektir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Haziran 2009 başında İran’a yönelik aldığı yaptırım kararı bir ayını doldururken İran cenahında ilginç gelişmeler yaşanmaktadır. İran, özellikle BMGK’nın yaptırım kararından bu yana diplomatik girişimlerini artırmıştır. AB ve ABD’nin İran’ı ekonomik alanda izole etmeyi hedefleyen adımlarını, Tahran yönetimi çeşitli hamlelerle boşa çıkarmaya çalışmaktadır. 2006’dan bu yana alınan beş yaptırım kararından sonra alınan yeni yaptırım kararının İran’ın nükleer faaliyetlerini ve nükleer silah sistemleri geliştirme kapasitesini daha da kısıtlaması öngörülse bile İran’ın Kuzey Kore gibi izole edilemediği aşikardır   Türkiye, Brezilya ve İran’ın ortak girişimiyle varılan uranyum takas mutabakatını kapsayan Tahran Bildirisi, mevcut nükleer krizde diplomatik inisiyatifin sadece Batı’nın elinde olmadığını göstermişti. Üçlü inisiyatif, her ne kadar BMGK’nın yaptırım kararı alması nedeniyle hedefine tam olarak ulaşamamış olsa da, meseleye Batılı ülkelerin şart koştukları formül ve zeminler dışında da çare aranabileceğini kanıtlamıştı. Tahran Bildirisi, İran nükleer krizinde ABD ve AB’nin uzun süredir etkisiz kaldığı bir konuda ilk kez uzlaşmaya ve çözüme bu denli yaklaşılan bir süreci beraberinde getirmişti. Öte yandan gerek bazı Batılı ülkelerde gerek Türkiye içindeki bazı çevrelerce, üçlü inisiyatifin yalnız kalmış ülkelerin çabası olduğu gibi bir algılama yaratılmıştı. Oysa İran konusunda dünya genelinde Batılı ülkelerden farklı yaklaşımlar benimseyen ülkelerin sayısı hiç de az değildir. 120 ülkeden oluşan Bağlantısızlar Hareketi, İran’ın barışçıl amaçları için nükleer enerji geliştirmesini desteklemekte ve meseleye Batı’dan daha farklı bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır. Bununla birlikte, 8 Temmuz 2010’da Nijerya’da toplanan ve Müslüman nüfusa sahip ülkelerden oluşan D-8 Zirvesi’nde İran’ın da bulunması hem ekonomik anlamda hem de diplomatik anlamda İran’ın üzerinde henüz dayanamayacağı büyüklükte bir baskı olmadığına işarettir. Şurası açıktır ki, İran’ın nükleer faaliyetlerine Batı başkentlerde verilen tepkiler, dünyanın diğer gelişmekte olan ülkelerini de endişe sevk edebilmektedir. Çünkü gelişmekte olan ülkeler için enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında nükleer enerji halen yaşamsal bir seçenektir. Fakat bu yola başvurmaları halinde ileride kendilerinin de İran ile aynı muameleye maruz kalma olasılığı vardır. İşte bu durum, pek çok gelişmekte olan ülkenin Batılı başkentlerden farklı bir tutum geliştirmesine neden olmaktadır.   Öte yandan İran yönetimi, BMGK’nın ekonomik yaptırım kararlarını etkisizleştirmek için girişimlerini hızlandırmıştır. Fars Haber Ajansı, IRNA ve Mehr Haber Ajansı gibi resmi veya yarı resmi kaynaklar ile Batılı haber kaynaklarında yer alan haberlerden, İran’ın çok sayıda ülkeyle çok boyutlu ilişkiler kurmaya ve geliştirmeye çalıştığı görülmektedir. Rusya ve Çin ile halihazırda yoğun bir işbirliği içinde olan İran, Asya’nın önemli güçlerinden Japonya, Hindistan ve Güney Kore ile de ekonomik işbirliği ve yatırım imkanları konusunda görüşmeler yürütmektedir. Türkiye ile de enerji işbirliği alanında yakınlaşmaya çalışan İran, Güneydoğu Asya’nın önemli ekonomik güçlerinden Malezya’da bu ayın başında düzenlediği bir konferansla yatırımcıları ülkesine davet etti. Son bir ay içindeki bir diğer gelişme ise, İran ve İtalya arasında serbest ticaret limanları (Trieste ve Bender Abbas) kurulmasını öngören bir dizi görüşme oldu.   Hindistan ve Pakistan, İran’ın bağlarını güçlendirmeye çalıştığı diğer ülkelerdir. Pakistan, Haziran 2010’da BMGK’nın aldığı yaptırım kararına uymak zorunda olmadığını açıklamış ve enerji alanındaki  işbirliğini artırma irade göstermiştir. Geçtiğimiz Haziran ayında İran ve Pakistan, İran doğalgazının Pakistan’a aktarılması için bir boru hattı inşa edilmesi mutabakatına varmışlardı. 2014’de faaliyete geçmesi öngörülen boru hattıyla Pakistan’a günlük 21,5 milyon m3 doğalgaz aktarılması hedeflenmektedir. Daha önceden IPI (Iran-Pakistan-India) adıyla planlanan ve üç ülkeyi birbirine bağlayacak boru hattı projesinin Pakistan ayağının gerçekleşmesi, İran açısından izolasyonu delecek önemli bir gelişme olabilir. Her ne kadar İran ve Pakistan arasında, Afganistan’daki iç dengeler, Pakistan’daki Şii azınlık ve İran’daki Sünni Beluç hareketinin Pakistan topraklarındaki faaliyetleri gibi konular sebebiyle ilişkilerde zaman zaman gerginlikler yaşansa da, iki ülke ekonomik işbirliğinin getireceği karşılıklı faydaları göz ardı etmemektedir.   İran, Batılı ülkelerin öncülüğünde alınan yaptırım kararından şüphesiz olumsuz etkilenecektir. Ancak ekonomik izolasyonun düzeyinin şu an için İran’ı büyük bir bunalıma sürüklemesi beklenmemektedir. Büyük olasılıkla ABD ve müttefikleri izolasyonu peyder pey ağırlaştırma yoluna giderek İran’ın iç sorunlarının artmasına uğraşacaklardır. İran yönetimi ise meseleye ekonomik ve siyasi bir sorunun ötesinde daha ziyade rejimin selameti açısından baktığı için kuşatmayı delecek araçlar bulmak için yoğun çaba içinde olacaktır. İran’ın bu çabaları beraberinde kimi ülkeler için yeni fırsatlar kimileri için de çeşitli riskler getirecektir.