2010 Sonunda Afganistan

Sercan Doğan, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
Gündemde somut bir sorun olarak özellikle 2010’da varlığını hissettiren Afganistan, Lizbon Zirvesi’nde NATO’nun yeni yüzyılda strateji arayışları, Rusya ile geliştirilen ilişkilerin çerçevesi ve füze savunma sistemleri gibi konuların arasında kendine yer bulabilmiştir. Bu zirvede NATO’nun 2014 itibariyle Afganistan misyonunu sona erdirmesi ve güvenlik sorumluluğunu tamamen Afgan kuvvetlerine devretmesi kararlaştırılmıştır. 2010 yılının sonuna yaklaştığımız bu günlerde ABD’nin Afganistan stratejisinde bir gözden geçirmeye gitmesi de beklenmektedir. Bu yazıda, bütün bu gelişmeler göz önünde bulundurularak Afganistan’daki mevcut durumun kısa bir değerlendirmesi yapılacaktır.
  Bugün itibariyle Afganistan’da uluslararası kuvvetler, Karzai hükümeti ve direnişçi unsurlar olmak üzere üç önemli gruptan bahsetmek mümkündür. Afganistan’daki ABD ve NATO varlığının hedefi Karzai hükümetini desteklemek, Afgan güvenlik güçlerini eğitip geliştirmek ve direnişçi grupların gücünü kırmak suretiyle ülkede istikrarı sağlamak olarak açıklanmıştır. Afganistan’daki bu çabalar aynı zamanda uluslararası terörizmle mücadele kapsamında da değerlendirilmektedir. Uluslararası kuvvetlerin başını ABD çekmektedir. Ancak, aynı zamanda birçok devlet de Afganistan’da bir şekilde etki sahibi olmaya çalışmaktadır. Asya’nın yükselen güçleri olan Çin ve Hindistan’ın Afganistan’da yoğun bir etkinlik içinde olması gözlerden kaçmamaktadır. Uluslararası güçlerin oluşturduğu denklemin içine zayıf Afganistan hükümeti ve kırılgan nükleer güç Pakistan’ın da girişi durumu hayli karmaşık bir hale getirmekte ve “Yeni Büyük Oyun”, “Avrasya’da Jeostratejik Mücadele” gibi senaryolara zemin hazırlamaktadır. 
  Kabil’deki merkezi hükümet 2009 ve 2010’da yapılan seçimlerdeki usulsüzlük iddiaları sebebiyle bir hayli prestij kaybına uğramış ve özellikle Batılı ülkeler tarafından eleştirilmiştir. Bunun yanı sıra Karzai Hükümeti’nin ülke içindeki desteğinin de son derece düşük ve etkisiz olduğu söylenebilir. Kabil Hükümeti çok parçalı bir yapıya sahiptir. Mesela hükümette enerji bakanı olarak yer alan İsmail Han, Sovyet işgalinin sonundan beri ülkenin batısındaki Herat bölgesinde bir derebeyi niteliğinde hüküm süren bir kişidir. Daha alt düzeylerdeki yöneticiler arasında ise hükümet ile yerel unsurlar bir çıkar şebekesi içerisinde iç içe geçmiştir. 2001’den beri ülkeye ulaşan uluslararası yardımların beslediği bu kara delik hükümet ile yerel unsurlar arasında bir ilişki biçimi yaratmıştır. Buna ilişki biçiminin temeli hükümetin gönderilen yardımları ve kaynakları kullanarak meşruiyetini “satın alma”ya çalışmasıdır. Ancak bu şekilde yerel gruplara aktarılan kaynaklar, yerel unsurların merkezkaç potansiyellerini güçlendirmektedir. Dolayısıyla hükümetin güç ve şiddet tekeli kurabilmesi gittikçe zorlaşmaktadır.
  Afganistan’da direnişçi kuvvetler arasında Taliban başı çekmektedir. ABD’nin işgali ile 2001’de iktidarını kaybetmiş olan bu grubun ülkenin güney ve doğusundaki Peştun unsurlardan beslenen bir hareket olduğu söylenebilir. Taliban hareketi, yabancı işgaline direnme geleneği olan Peştun aşiret yapısından olduğu kadar 1980’lerdeki dış kökenli radikal ideolojinin de etkisindedir. Ortaya çıkış sürecinde Pakistan istihbarat kuruluşu ISI’nın da payı olan Taliban bugün itibariyle güçlü bir merkezi olmayan, merkezi direktiflerle değil de yerel inisiyatiflere ağırlık veren bir görüntü çizmektedir. Bu noktada merkezi hükümet yolsuzluk, adalet, ekonomi ve güvenlik konusunda çıkmaza girdikçe yerel çevrelerde Taliban’ın etkinliği artmaktadır. Birçok kasabada ve vilayette Taliban’ın alternatif vergi ve adalet sistemleri oluşturduğu bildirilmektedir. Taliban’ın etkinliğinin ülkenin doğu ve güneyinden kuzeyine doğru sarkmaya başlaması ise durumun ciddiyetini bir kez daha gözler önüne sermektedir. 

Afganistan’da son iki yıldır Taliban’ı siyasal sisteme entegre etme önerileri gündeme gelmekte ve hatta zaman zaman buna dair görüşmeler yapıldığı haberleri basına ulaşmaktadır. Ancak, gelinen nokta itibariyle Taliban’ın hızı kesilmeden ve askeri süreçteki inisiyatifi elinden alınmadan görüşme masasına oturmasını beklemek naif bir düşünce olacaktır. Bu yüzden bugün hala görüşmeler değil de görüşmelere dair görüşmeler (talks about talks) sürmektedir. Öte yandan Taliban’ın siyasal sisteme entegre edilmesinin, halihazırda siyasal sistemin içerisinde bulunan diğer aktörler tarafından nasıl değerlendirileceğini de hesaba katmak gerekmektedir. Sovyet işgalinin sona ermesinden sonra yıllar boyu Taliban’a karşı savaşmış Tacik, Hazara ve Özbek siyasi gruplarının, Taliban’ın mevcut gücü ortadayken tekrar onu sistemde görmek isteyecekleri meçhuldür. Hükümetin mevcut parçalı yapısının bu konudaki görüş anlaşmazlıkları sebebiyle ciddiyet kazanması ve Taliban’ın siyasal sisteme girişinin sistemin parçalanmasına sebep olması Afganistan için 1990’lardaki gibi herkesin kabuğuna çekildiği bir iç savaş ortamını yeniden gündeme getirebilir. Bu da uluslararası toplumun çabalarının tam anlamıyla iflası anlamına gelir. Diğer yandan bölgesel aktörler ve bu aktörlerin Afganistan içerisindeki bağlantıları bakımından da Taliban’ın sistemin içine girmesi problem teşkil edecektir. Karzai hükümetini destekleyen Hindistan ve İran’ın, Taliban’ın yükselişini Pakistan’ın Afganistan’da siyasi nüfuzunun genişlemesi olarak algılamaları kuvvetle muhtemeldir. Bölgesel aktörlerin algı ve politika tercihleri Afganistan’daki olası bir iç savaşın aynı zamanda bölgesel güçlerin de etki mücadelesinin kızışacağı bir platform haline gelmesine neden olabilir. 
  2010 sonunda Afganistan’a dair mevcut tabloda iyimser bir değerlendirme yapmak son derece zor görünmektedir. Uluslararası çabaların meyve vermediği ve karamsar ihtimallerin göründüğü bu ortamda Türkiye Afganistan’a dair bir değerlendirme yapmak durumunda kalacaktır. Türkiye’nin Afganistan’daki varlığı, siyasi gruplarla ilişkileri ve halen yapmakta olduğu katkılar Türkiye’nin bu bölgedeki çıkarlarının gerektirdiği doğrultuda, yeni bir güvenliksizlik durumunun geleceği ihtimali de göz önünde bulundurularak tekrar gözden geçirilmelidir.