Ekonomik İşbirliği Teşkilatı İstanbul Zirvesi'nin Ardından

Sercan Doğan, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
23 Aralık 2010 tarihinde Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerinin devlet başkanları veya başbakanları İstanbul’da bir araya geldi. Örgütün 11. Zirve toplantısı üst düzeyde katılımlara sahne oldu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yanı sıra zirveye İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecat, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Afganistan Cumhurbaşkanı Hamit Karzai, Pakistan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Rıza Otunbayeva, ve Tacikistan Cumhurbaşkanı Emomoli Rahman katıldı. Bunun yanı sıra zirvede birtakım bölge ülkeleri temsilcileri de konuk olarak yel aldılar. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Suriye Ekonomi ve Ticaret Bakanı Lami Assi’nin yanı sıra Katar, Ürdün ve Lübnan’dan da resmi temsilciler zirvede hazır bulundu. Ekonomik İşbirliği Örgütü 1985’de Türkiye, İran ve Pakistan tarafından kurulmuştur. EİT’in öncülü ise Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Örgütü’dür (RCD). RCD, Soğuk Savaş bağlamında CENTO bünyesinde siyasi olarak bir araya gelmiş olan bu üç ülkenin ekonomik boyutta yakınlaşması anlamına gelmekteydi. Ancak, RCD 1979’da İran Devrimi’nin ardından dağılmış, ancak 1985’de EİT’in kurulması Türkiye, İran ve Pakistan’ın ekonomik işbirliği geliştirme niyetlerinin CENTO’ya veya benzer herhangi bir siyasi bloklaşmaya ihtiyacı olmadığını göstermiştir.    1992 yılında Azerbaycan ve Orta Asya Cumhuriyetlerinin katılmasıyla genişleyen EİT, İpek Yolu’nun tarihsel olarak birbirine bağladığı coğrafyaların ve bölgelerin 21. Yy.da kalkınma ve işbirliği amacıyla tekrar bir araya gelmesini temsil etmektedir. Irak, Suriye ve Katar gibi ülkelerin gözlemci olarak zirveye katılmaları ise EİT’in Ortadoğu’da ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi bakımından bir çekim merkezi olma potansiyeli taşıdığı anlamına gelmektedir. EİÖ aynı zamanda aralarında siyasi sorunlar yaşayan ülkelerin bir araya gelerek iletişim kurmasını sağlama potansiyeline sahiptir. En üst düzey katılımın gerçekleştiği EİÖ zirveleri, ülkelerin devlet başkanları arasında doğrudan irtibat bakımından bir hayli çok olanak sunmaktadır. Bugün itibariyle, Pakistan-Afganistan arasındaki sorunların veya İran ile Pakistan arasında geçen haftaki terör saldırısı nedeniyle ortaya çıkan sorun potansiyelinin tırmanıp gerginleşmemesi bakımından EİT’in sağlayacağı iletişim ve irtibat ortamı önem taşımaktadır.   Bölge ülkeleri arasında ekonomik ilişkilerin düzeyinin azlığı uzun süredir dikkat çeken bir konu olmuştur. Tek tek bakıldığında önemli bir ekonomik potansiyel taşıdığı görülebilecek olan EİT üye ülkelerinin, aralarındaki ekonomik etkileşim arttıkça bölge açısından ekonomik refah ve kalkınmanın artacağı da öngörülebilir. EİT üye ülkeleri toplamda yaklaşık 450 milyonluk nüfusu ve 2,5 trilyon dolar büyüklüğünde bir ekonomik büyüklüğü temsil etmektedirler. Bunun yanı sıra üye ülkelerdeki mevcut fosil kaynaklar işbirliği potansiyelini daha da geliştirmektedir. Her ne kadar yaşanan veya yaşanabilecek siyasi sorunlar işbirliğinin çok yüksek düzeylere ulaşmasını engelleyebilse de, mevcut işbirliğinin geliştirilmesinin önünde pek fazla engel yoktur. Bu hususta, bugün önemli bir aktör olduğu kabul edilen Avrupa Birliği’nin Fransa ve Almanya arasındaki kömür ve çelik konularındaki ekonomik işbirliği ile başladığı da hatırlatılması gereken bir durumdur.    Türkiye açısından EİT yeni dönemde yeni fırsatları beraberinde getirme potansiyeli taşımaktadır. EİT’in kapsamı Türkiye için Orta Asya, Güney Asya ve Ortadoğu’ya açılma imkânı bulabileceği bir başka kanal niteliğindedir. Son dönem dış politikasında diyaloga vurgu yapan Türkiye, EİT bünyesinde, özellikle sorun yaşayan ülkeler arasında diyalog imkânlarının çoğaltılması konusunda aktif bir rol oynayabilecektir. Hatta bu ihtimal, Türkiye-Afganistan-Pakistan üçlü diyalogu ile gerçekleşmiş bile sayılabilir. Türkiye’nin Afganistan ve Pakistan liderlerini bir araya getirdiği bu inisiyatif bakımından EİT önemli bir altyapı tesis edebilecektir. Nitekim İstanbul Zirvesi boyunca önemli ikili ve üçlü zirveler de gerçekleşmiştir. Ortak ilgi alanlarına yönelik konuların dışişleri bakanlarınca görüşüldüğü Türkiye-İran-Azerbaycan zirvesi buna bir başka örnektir. EİT’in Türkiye açısından bir başka önemi ise EİT’in Türkiye’ye sağladığı bölgesel ilişki ve irtibat imkanlarının uluslararası nitelik taşıyan kimi sorunlarda Türkiye’ye önemli bir avantaj sağlamasıdır. Bu bağlamda Türkiye ve İran’ın ilişki ve irtibat noktalarının derinleşerek çoğalması, İran nükleer krizine barışçıl çözüm bulma çabaları kapsamında Türkiye’nin uluslararası aktörler arasındaki konumunu güçlendirecek, argümanlarının ve yaklaşımının ciddiye alınmasını sağlayacaktır.   Bunun yanı sıra EİT’in birtakım somut katkılarına da değinmek gerekmektedir. 2010 yılında başlatılan İstanbul-Tahran-İslamabad yük treni seferleri Türkiye’nin Güney Asya ile yapacağı ticaret bakımından kritik önem taşımaktadır. EİT İstanbul zirvesinde bu demiryolu hattının geliştirip genişletilerek tüm EİT üyesi ülkeleri kapsayan bir hatta dönüştürülmesi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından dile getirilmiştir. Türkiye ile Orta Asya ve Güney Asya arasındaki kara bağlantısını geliştirecek olan bu tür bir yatırım aynı zamanda bu bölgelerin de Avrupa ile bağlantısını sağlayacak bir başka güzergah olacaktır. Bu hatta Kırgızistan üzerinden Çin’in de dahil edilmesi tarihi İpek Yolu’nun canlandırılması anlamına gelecektir.    25. senesini yaşayan EİT, son yıllarda artan etkinliği ile hem Türkiye hem de bölge ülkeleri için güçlü bir potansiyel taşıyan bir kuruluş haline gelmiştir. EİT’in etkinliğinin artarak sürmesi bakımından zirvelerde ifade edilen niyetlerin somut projelere dönüşüp gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu bakımdan zirvede EİT 2015 vizyonu belirlenmiştir. EİT 2015 vizyonu, üye ülkelerin 2015 itibariyle ulaşmayı hedefledikleri yaşam standartları düzeyi, sürdürülebilir kalkınma ve refah düzeyinin yükseltilmesi gibi unsurları içermektedir. Bunun yanı sıra 2015 itibariyle üye ülkeler arasında serbest ticaret bölgeleri kurulmasına yönelik çabaların yoğunlaşması gerekmektedir. Türkiye’nin dönem başkanlığı altında geçirilecek olan önümüzdeki süreç EİT’in kurumsal devamlılığının ve sağlamlığının zamanın imtihanından geçmesi ve bölgede daha üst düzey işbirliği için temel oluşturması anlamına gelecektir.